Günümüzde hepimiz koşturmaca içindeyiz. İşler, okullar, sosyal medya… Durmadan dönen bir çark gibi. Ama bir dakika durup etrafımıza baktığımızda, acaba bu hız bize ne getiriyor? Bu soruyu soran insanlar sayesinde ortaya çıkan bir hareket var: Cittaslow.
Cittaslow, İtalyanca ve İngilizce’deki iki sözcüğün birleşimiyle oluşturulmuş yapay bir sözcük. “Città”(it) ve “slow”(eng) bu birleşim “sakin şehir” anlamına geliyor. Bahsettiğimiz hareket, 1999 yılında İtalya’da küçük bir kasaba olan Greve in Chianti’de başladı. Kasabanın belediye başkanı Paolo Saturnini, hızla değişen dünyada kendi kimliklerini korumak isteyen kasabaların bir araya gelerek daha yavaş ve daha insancıl bir yaşam tarzı benimsemeleri gerektiğini düşünüyordu.
Cittaslow hareketi kısa sürede İtalya’nın diğer bölgelerine ve ardından dünyanın birçok ülkesine yayıldı. Türkiye’de de birçok şehir, Cittaslow ağına katılarak sakin ve yaşanabilir şehirler olma yolunda adımlar atıyor. Şunu da unutmamak lazım ki, bir şehrin bu unvanını alabilmesi için nüfusunun 50.000’den az olması gerekli. Yani istesek de memleketin her yerini cittaslow yapamayız.
Cittaslow Şehirleri
Bugün itibariyle dünyada 30’dan fazla ülkede 250’den fazla Cittaslow şehri var. Türkiye’de bu sayı 23 ki dünya geneline baktığımızda hiç de fena değil. İlk kez 2009 yılında Seferihisar ülkemizden listeye katılmış. Ayrıca başka bir kategori olan “cittaslow metropol”de İzmir dünyanın ilk şehri olarak gösteriliyor.
Cittaslow ağında en çok şehir bulunduran ülke ise akımın başladığı İtalya. Öyle ki sadece İtalya’da 75 şehir var. Bu şehirlerden bazıları benim de gezdiklerim arasında.
Peki, Bu Şehirlerde Hayat Nasıl?
Cittaslow şehirlerinde zaman daha yavaş akıyor. İnsanlar birbirleriyle daha fazla sohbet ediyor, yerel ürünler tüketiyor ve doğayla iç içe yaşamaya özen gösteriyor. Bu şehirlerde arabalar yerine bisikletler tercih ediliyor, sokaklar daha sakin ve güvenli oluyor. Ayrıca geleneksel el sanatları ve yerel kültürler korunarak geçmiş miras gelecek nesillere aktarılıyor.
Cittaslow hareketinin amacı, şehirlerin sadece ekonomik büyümeye değil, aynı zamanda insanlara daha iyi bir yaşam sunmaya odaklanması. Bu hareket, bize gösteriyor ki, hızlı ve tüketim odaklı bir yaşam tarzı yerine, daha yavaş ,daha sürdürülebilir ve daha mutlu bir hayat sürmek mümkün.
Bir İtalyan Klasiği: Aperol Spritz’in Tarihi TIKLAYINIZ
Lira, Kuruş ve Daha Fazlası: Kullandığımız Paraların Kökenleri TIKLAYINIZ